Showing papers in "Balkan Medical Journal in 2005"

Histologic Examination of the Protective Effect of Vitamin E and C in Cisplatin-Induced Hepatotoxicity

Abstract: Objectives: We investigated the morphologic changes showing hepatocellular damage caused by the chronic use of cisplatin, an antineoplastic agent, and the protective effect of vitamins E and C. Study Design: Twenty-four Wistar albino male rats were randomly assigned to four groups, equal in number, to receive intravenous 5 mg/kg of cisplatin once a month for three months except for the control rats (group 1). The rats in group 3 and 4 also received daily intramuscular injections of 5 mg/kg of vitamin E and 8 mg/kg of vitamin C, respectively. At the end of three months, the livers were removed for light and electron microscopic examinations. Results: Control rats showed a normal liver tissue structure. Group 2 rats exhibited disorganization of the Remaka#39;s fibers, thickening of the basement membrane together with dilatation of the sinusoids near the centrolobular vein, and lymphocyte infiltration in the portal areas. In vitamin E-treated rats, there was a significant decrease in morphological damage, with disappearance of lymphocyte infiltration in the portal areas. Vitamin C-treated rats manifested the least morphological damage, with a rare infiltration to portal areas and decreased number of infiltration cells. Conclusion: Our findings suggest that the use of antioxidants of different properties may help reduce cisplatin hepatotoxicity, thus contributing to clinical applications. Turkish Baslik: E ve C Vitaminlerinin Cisplatin Hepatotoksisitesini Onlemedeki Etkilerinin Histolojik Olarak Incelenmesi Anahtar Kelimeler: Antineoplastik ajan; cisplatin/toksisite/yan etki; karaciger/ilac etkisi; sican; vitamin C/terapotik kullanim; vitamin E/terapotik kullanim Amac: Bu calismada, bir antineoplastik ajan olan cisplatinin kronik uygulandiginda yol actigi karaciger hasari ve bu hasara karsi E ve C vitaminlerinin ne olcude koruma saglayacagi histolojik olarak incelendi. Calisma Plani: Calismada, 24 adet Wistar albino cinsi erkek sican altisarli dort gruba ayrildi. Kontrol grubu disindaki (grup 1) deneklere uc ay boyunca, ayda bir kez 5 mg/kg cisplatin intravenoz yolla verildi. Grup 3 ve 4a#39;teki deneklere ise ayrica, her gun intramuskuler yolla sirasiyla 5 mg/kg E vitamini ve 8 mg/kg C vitamini verildi. Deney suresinin sonunda, tum deneklerin karaciger materyalleri alinarak isik ve elektron mikroskobisi ile incelendi. Bulgular: Kontrol grubu deneklerde normal yapida karaciger dokusu gozlendi. Ikinci grupta Remak kordonlari nda duzensizlesme, V. centrolobularisa#39;e yakin sinuzoidlerde genisleme ile birlikte bazal membranlarda kalinlasma, portal sahalarda ise lenfosit infiltrasyonu goruldu. Ucuncu grupta morfolojik hasari n buyuk oranda azaldigi, cogu portal sahada lenfosit infiltrasyonunun ortadan kalktigi; dorduncu grupta ise duzelmenin daha da belirginleserek portal saha infiltrasyon bolge sayisinin hem seyreldigi hem de infiltrasyon hucre sayisinin cok azaldigi goruldu. Sonuc: Farkli ozelliklere sahip antioksidanlarin cisplatinin hepatotoksisitesinin azalmasina yardimci olarak klinik uygulamaya katkida bulunacagi sonucuna varildi.

Edirne Merkez İlköğretim Okulları öğrencilerinde pedikulus humanus kapitis ve tinea kapitis sıklığı

Abstract: Amac: Bu calismada Edirne Merkez Ilkogretim Okullari ogrencilerinde pedikulus humanus kapitis ve tinea kapitisin gorulme sikligi ve tinea kapitis yapan etkenlerin saptanmasi amaclandi. Olgular ve Yontemler: 2003 yili Nisan ve Mayis aylarinda Edirne merkezindeki 34 ilkogretim okulunda 12.868 ogrenci tarandi. Sac ve sacli deride lezyon gorulenlerin lezyonlu bolgelerinden, sac teli ve sacli derilerinden kazinti ornegi alindi. Alinan orneklerden KOH ile direkt mikroskobik inceleme ve sikloheksimidli Sabouraud dekstroz agarda mantar kulturu yapildi. Bulgular: Toplam 698 (%5.4) ogrencinin basinda pedikulusun sirke, nimf veya olgun sekli saptandi. Kiz ogrencilerdeki pozitiflik (%10.3) erkek ogrencilerdekinden (%0.9) daha yuksekti (p < 0.001). Enfestasyon orani en az yedi yas altinda (%3.4) bulundu (p < 0.001). Sosyo-ekonomik duzeyi dusuk ailelerin bulundugu bolgelerde bitlenme orani daha yuksekti (p < 0.001). Hicbir ogrencide tinea kapitise rastlanmadi. Sonuc: Pedikulus humanus kapitisin Edirne'de bir halk sagligi sorunu olmaya devam ettigi goruldu. Eradikasyon icin aileler, ogretmenler ve saglik calisanlari tarafindan ogrencilerin periyodik kontrollerinin yapilmasi, hasta kisilerin tedavi edilmesi, alt yapi hizmetlerinin iyilestirilmesi, etkenden nasil korunulmasi gerektigi uzerine surekli egitim verilmesinin yerinde olacagi sonucuna varildi.

Koroner Arter Bypass Cerrahisi Öncesindeki Plazma Total Antioksidan Kapasite Düzeylerinin İskemi-Reperfüzyon Hasarı İle İlişkisi

Abstract: Patients with chronic obstructive pulmonary disease usually manifest decreases in functional capacity, endurance time at submaximal exercise, and maximal exercise performance compared to age- and sex-matched healthy individuals. The main pathophysiologic changes in this disease are obstruction of expiratory airways and/or pathologic alterations in the lung parenchyma. Many factors are associated with decreased exercise tolerance, including increased airway resistance, inadequate ventilation, increased elastic loading of ventilation, hyperinflation, gas exchange abnormalities, mechanical weakness of respiratory muscles, and varying degrees of disturbances in the central and peripheral nervous systems due to hypoxic response. Skeletal muscles also undergo pathological changes similar to those in ventilation muscles. All these result in decreases in functional capacity and exercise tolerance, giving rise to dyspnea during minimal activity and even at rest. In order to break this vicious circle, supporting rehabilitation programs have to be combined with medical treatment. Turkish Baslik: Kronik Obstruktif Akciger Hastaligi Olan Olgularda Efor Kisitliligi Anahtar Kelimeler: Solunum egzersizi; egzersiz testi; egzersiz terapisi; egzersiz toleransi/fizyoloji; akciger hastaligi, obstruktif/ fizyopatoloji; kas zayifligi/etyoloji; solunum mekanigi; solunum kaslari/patoloji Kronik obstruktif akciger hastaligi olan olgularin fonksiyonel kapasiteleri, submaksimal egzersizlerdeki dayaniklilik sureleri ve maksimal egzersiz performanslari, ayni yas ve cinsteki kisilerle karsilastirildiginda genellikle azalmistir. Bu hastalikla ilgili temel fizyopatolojik degisiklikler, ekspiratuvar hava akiminda obstruksiyon ve/veya akciger parenkimindeki patolojik degisikliklerdir. Hava yolu direncinin artmasi, verimsiz ventilasyon, solunumun elastik yukunun artmasi, hiperenflasyon, gaz degisim anomalileri ve mekanik olarak solunum kaslarinin gucsuzlugu, merkezi ve periferik sinir sisteminde hipoksik yanitla ilgili degisik derecelerdeki bozukluklar, egzersize toleransin azalmasina yol acmaktadir. Iskelet kaslarinda da solunum kaslarina benzer sekilde patolojik degisiklikler gozlenmistir. Zamanla fonksiyonel kapasite ve egzersiz toleransi azalir, bunlara bagli olarak hafif duzeyde bir aktivite sirasinda, hatta istirahat sirasinda dahi dispne gelisir. Bu kisir dongunun kirilmasi icin tibbi tedavinin yaninda mutlaka destekleyici rehabilitasyon programlari uygulanmalidir.

A Complication of Venous Cut-Down: Migration of a Catheter That Remained in the Vein

Abstract: A 32-year-old male patient who was followed-up with a diagnosis of amyotrophic lateral sclerosis was inserted a catheter into the left arm via cephalic vein cut-down in order to maintain parenteral nutrition and medical treatment. After the treatment, while the catheter was being removed, it was broken and a large part of it remained in the vessel. The catheter was located on a posteroanterior chest radiograph and removed by venotomy of the subclavian vein. Turkish Baslik: Venoz Cut-Down Komplikasyonu: Bir Olguda Ven Icinde Kalan Kateterin Migrasyonu Anahtar Kelimeler: Kateterizasyon/yontem/yan etki; subklaviyan ven/cerrahi; venoz cut-down/yontem/yan etki Amiyotrofik lateral skleroz tanisiyla takip edilen, parenteral besleme ve tibbi tedavi amaciyla sol kolda sefalik vene cut-down yaklasimiyla santral kateterizasyon uygulanan 32 yasindaki bir erkek hastada, gerekli tedavilerin tamamlanmasindan sonra kateterin cekilmesi asamasinda kateter koparak buyuk bir kismi hastanin venoz yapilari icinde kaldi. Posterior-anterior akciger grafisinde yeri bulunan kateter, subklaviyan venden yapilan venotomi ile cikarildi.

Anthropometric Measurements and Proportions of Body Constitution in Football Players

Abstract: Objectives: The effect of sportive exercises on body proportions has always been the subject of investigation. The purpose of this study was to determine some body proportions in football players. Study Design: Anthropometric measurements were performed in 28 football players (mean age 20.6 years) who were students of the School of Sport Sciences. Measurements covered the following: body height, sitting altitude, biacromial, bideltoid, bispinal, and bitrochanteric diameters. Results: The ratio of sitting altitude to height was found as 53.57%. In the breadth of shoulders, biacromial and bideltoid diameters and the breadth of chest were s 36.88 cm, 43.57 cm, and 28.64 cm respectively. Concerning the breadth of pelvis, bicristal, bispinal, and bitrochanteric diameters were 27.55 cm, 25.89 cm, and 30.98 cm, respectively. Conclusion: According to the anthropometric indices, body constitution of football players comprises a long trunk, a proportional trunk build according to the acromial-iliac index, and a narrow hip according to the hip index. Turkish Baslik: Futbolcularda Govde ile Ilgili Antropometrik Olculer ve Oranlar Anahtar Kelimeler: Antropometri; vacut yapisi/fizyoloji; boy; referans degeri Amac: Sportif egzersizlerin vucut oranlari uzerindeki etkisi daima arastirilan bir konu olmustur. Bu calismada gelisme surecindeki futbolcularda bazi vucut oranlari arastirildi. Calisma Plani: Spor Yuksekokulunda okuyan 28 futbolcuda (ort. yas 20.6) bazi antropometrik olcum teknikleri kullanilarak boy yuksekligi, oturma yuksekligi, biakromiyal genislik, bideltoid genislik, toraks genisligi, bikristal genislik, bispinal genislik, bitrokanterik genislik olcumleri yapildi. Bulgular: Oturma yuksekliginin boya orani %53.57 bulundu. Omuz genisliklerinde, biakromiyal cap, bideltoid cap ve gogus genisligi sirasiyla 36.88, 43.57 ve 28.64 cm olarak olculdu. Pelvis genisliklerinden bikristal cap, bispinal cap ve bitrokanterik cap sirasiyla 27.55, 25.89 ve 30.98 cm bulundu. Sonuc: Antropometriyle ilgili kaynaklarda tanimlanan indeksler isiginda goze carpan ozellikler, futbolcularin uzun govdeli, akromio-iliyak indekse gore orantili bir govde yapisina sahip ve kalca indeksine gore de dar kalcali kisiler olmalaridir.

Audiologic Monitoring of Ototoxicity

Abstract: Ototoxicity can be defined as the capacity of a drug or chemical to cause damage to the inner ear structure and\or function. This phenomenon may involve the cochlea, vestibule or both. The symptoms of ototoxicity include hearing loss, tinnitus, and vertigo. Today, the number of audiologic tests for monitoring ototoxicity has increased. These include conventional audiometry, high frequency audiometry, electrocochleography, otoacoustic emissions (OAEs), and auditory brainstem responses (ABR). In this review, an evaluation of audiometric methods was made for monitoring ototoxicity. Turkish Baslik: Ototoksisitenin Odyolojik Monitorizasyonu Anahtar Kelimeler: Odyoloji/yontem; isitme esigi; koklea/ilac etkisi; kulak/ilac etkisi; isitme bozukluklari/kimyasal yolla olusan/tani; isitme testi; otoakustik emisyon, spontan Ototoksisite, cesitli terapotik ajanlarin veya kimyasal maddelerin ic kulak yapilarinda veya fonksiyonlarinda hasar yaratma etkisi olarak tanimlanabilir. Etkilenen kisim koklea, vestibul veya her ikisi olabilir. Ototoksisitenin baslica semptomlari isitme kaybi, kulak cinlamasi, bas donmesidir. Gunumuzde ototoksisitenin monitorizasyonu icin mevcut odyolojik yontemlerin sayisi artmistir. Bu amacla konvansiyonel odyometri, yuksek frekans odyometri, elektrokokleografi, otoakustik emisyon (OAE), isitsel beyin sapi yanitlari (ABR) kullanilmaktadir. Bu derlemede ototoksisitenin monitorizasyonunda kullanilan odyometrik yontemlerin degerlendirilmesi amaclandi.

Evaluation of Turkish Males with respect to Leonardo's circle and Upper Extremity Ratios

Abstract: Objectives: Leonardo da Vinci combined art and anatomy. Centuries ago, in his famous figure he placed a man figure in a circle with the umbilicus being in the center; he then defined some proportions between the lengths of the forearm and arm and shoulder width and the fathom. In this study, we investigated to what extent measurements obtained from Turkish males fit Leonardoa#39;s circle and proportions. Study Design: Body measurements of 50 male students of the Faculty of Medicine of Trakya University were carried out using anthropometric measuring techniques. We used a tape measure, meterstick and a pelvimeter. Results: The mean distances between the foot and umbilicus, and between the finger and umbilicus were 107.1aplusmn;5.4 cm and 108.5aplusmn;4.3 cm, respectively. These two measurements were equal in only 28% of the subjects, fitting the Leonardoa#39; circle. As regards the two distances from the finger and foot to the umbilicus, the former exceeded the latter in 54%, hence went beyond the circle, and was smaller in 18%, hence remained inside the circle. The ratios of the lengths of the forearm and arm segment, and shoulder width to the fathom were 25.9%, 11.9%, and 24.3%, respectively. Conclusion: We observed that the majority of the Turkish men did not fit the Leonardoa#39;s circle and proportions. Yet, further studies should be undertaken in diverse geographical regions. Turkish Baslik: Turk Erkeklerinde “Leonardo Cemberi” ve Ust Ekstremite ile Ilgili Oranlar Anahtar Kelimeler: Anatomi/tarih; antropometri; sanat/tarih; Leonardo da Vinci; medikal ilustrasyon; referans degeri Amac: Leonardo da Vinci sanatla anatomiyi butunlestiren bir sanatcidir. Yuzyillar once yaptigi cizimde erkek figurunu gobek merkezli bir cembere yerlestirmistir. Ayrica, ayni figurde onkol uzunlugu, kol uzunlugu ve omuz genisligi ile kulac arasinda bazi oranlar tanimlamistir. Calismamizda Turk erkeklerinde olculen degerlerin Leonardoa#39;nun cemberine ve esitliklerine ne olcude uydugu arastirildi. Calisma Plani: Trakya Universitesi Tip fakultesia#39;nde okuyan 50 erkek ogrencinin bazi vucut olculeri, antropometrik olcum teknikleri kullanilarak alindi. Olcumlerde bez mezura, tahta metre ve pelvimetre kullanildi. Bulgular: Deneklerin ayak tabani-gobek mesafesi ortalama 107.1aplusmn;5.4 cm, el ucu-gobek mesafesi 108.5aplusmn;4.3 cm olarak hesaplandi. Olgularin sadece %28a#39;inde bu iki uzunlugun esit oldugu ve bu nedenle cembere uydugu goruldu. Bu iki olcum degerleri acisindan, deneklerin %54a#39;unde el ucu-gobek mesafesi daha uzun oldugu icin cember asilmakta, %18a#39;inde ise bu mesafe daha kisa oldugundan cember icinde kalmakta idi. Ayrica, el-onkol uzunlugunun, kol segmentinin ve omuz genisliginin kulaca orani sirasiyla %25.9, %11.9 ve %24.3 olarak hesaplandi. Sonuc: Turk erkeklerinin buyuk bir kisminin Leonardoa#39;nun cemberine ve esitliklerine uymadigi gozlemlendi. Ancak, daha kapsamli calismalarin degisik yorelerde yapilmasi gerektigini dusunuyoruz.

The Prevalence of Pediculus Humanus Capitis and Tinea Capitis Among Elementary School Students in Edirne

Abstract: Objectives: In this study, we aimed to determine the prevalences of pediculus humanis capitis and tinea capitis and the causative agents of tinea capitis in elementary school children in Edirne. Materials and Methods: A total of 12,868 students from 34 elementary schools were scanned in April and May 2003. Samples of skin scrapings and hair roots were collected from students with hair and scalp lesions. Specimens were evaluated microscopically by KOH, and were inoculated into agar slants of Sabouraud dextrose agar with cycloheximide. Results: Eggs, nits or adult forms of head lice were detected in 698 (5.4%) students. The prevalence of head lice was significantly higher in girls (10.3%) than in boys (0.9%) (palt;0.001). The infestation rate was the lowest below seven years of age (3.4%, palt;0.001). Infestation rate was also high in families with low socioeconomic conditions (palt;0.001). Tinea capitis was not detected in any of the students. Conclusion: Pediculus humanis capitis was found to continue to be a public health problem in Edirne. The following conclusions were drawn for its eradication: periodic scanning of the students by families, teachers, and health professionals should be implemented; affected children should be properly treated; health facilities should be improved; and continuous education should be given to prevent its spread. Turkish Baslik: Edirne Merkez Ilkogretim Okullari Ogrencilerinde Pedikulus Humanus Kapitis ve Tinea Kapitis Sikligi Anahtar Kelimeler: Cocuk; bit/epidemiyoloji/koruma ve kontrol; pedikulosis; tinea kapitis/epidemiyoloji Amac: Bu calismada Edirne Merkez Ilkogretim Okullari ogrencilerinde pedikulus humanus kapitis ve tinea kapitisin gorulme sikligi ve tinea kapitis yapan etkenlerin saptanmasi amaclandi. Olgular ve Yontemler: 2003 yili Nisan ve Mayis aylarinda Edirne merkezindeki 34 ilkogretim okulunda 12.868 ogrenci tarandi. Sac ve sacli deride lezyon gorulenlerin lezyonlu bolgelerinden, sac teli ve sacli derilerinden kazinti ornegi alindi. Alinan orneklerden KOH ile direkt mikroskobik inceleme ve sikloheksimidli Sabouraud dekstroz agarda mantar kulturu yapildi. Bulgular: Toplam 698 (%5.4) ogrencinin basinda pedikulusun sirke, nimf veya olgun sekli saptandi. Kiz ogrencilerdeki pozitiflik (%10.3) erkek ogrencilerdekinden (%0.9) daha yuksekti (palt;0.001). Enfestasyon orani en az yedi yas altinda (%3.4) bulundu (palt;0.001). Sosyo-ekonomik duzeyi dusuk ailelerin bulundugu bolgelerde bitlenme orani daha yuksekti (palt;0.001). Hicbir ogrencide tinea kapitise rastlanmadi. Sonuc: Pedikulus humanus kapitisin Edirnea#39;de bir halk sagligi sorunu olmaya devam ettigi goruldu. Eradikasyon icin aileler, ogretmenler ve saglik calisanlari tarafindan ogrencilerin periyodik kontrollerinin yapilmasi, hasta kisilerin tedavi edilmesi, alt yapi hizmetlerinin iyilestirilmesi, etkenden nasil korunulmasi gerektigi uzerine surekli egitim verilmesinin yerinde olacagi sonucuna varildi.

Comparison of Artificial Neural Networks and Logistic Regression Analysis in Determining Factors Affecting Alcohol Consumption among Medicine Students

Abstract: Objectives: The factors that affect studentsa#39; alcohol use behaviors were examined by logistic regression analysis and artificial neural networks and the efficiency of these methods in identifying alcohol users and non-users was compared using the receiver operating characteristics (ROC) curve method. Study Design: Graduate students of 1-4 years in Trakya University Medical Faculty (2003-2004) were administered a questionnaire to predict their alcohol use behaviors and were assessed with the Frontal Lobe Personality Scale. Results: Logistic regression analysis showed that the following variables highly affected alcohol use behaviors of the students: visiting bars, discos or cafes in their spare time (OR=1.920; palt;0.05), the importance of religion (OR=0.454; palt;0.001), the number of alcohol-user friends (OR=2.441; palt;0.001), insistence of friends on taking alcohol (OR=1.557; palt;0.01), and impulsiveness (OR=1.826; palt;0.001). Comparison between logistic regression analysis and artificial neural networks showed no differences in terms of the areas under the ROC curves of hyperbolic tangent-hyperbolic tangent function and hyperbolic tangent-logistic function artificial neural networks, but these models showed statistically larger areas than the other models. Conclusion: It may be necessary to take into account the advantages and disadvantages of artificial neural networks and logistic regression in classification and modelling, and to use artificial neural networks to eliminate insignificant variables of logistic regression analysis. Turkish Baslik: Tip Ogrencilerinde Alkol Kullanimini Etkileyen Faktorlerin Belirlenmesinde Yapay Sinir Aglari ile Lojistik Regresyon Analizia#39;nin Karsilastirilmasi Anahtar Kelimeler: Karsilastirmali calisma; lojistik model; sinir aglari; anket; ROC egrisi; sigara/psikoloji; ogrenci/ psikoloji Amac: Bu calismada, ogrencilerin alkol kullanimini etkileyen faktorler lojistik regresyon analizi (LR) ve yapay sinir aglari (YSA) ile incelendi ve bu yontemlerin alkol kullanan ve kullanmayan ogrencileri ayirmadaki etkinlikleri ROC (Receiver Operating Characteristic) egrisi yontemiyle karsilastirildi. Calisma Plani: Calismada, 2003-2004 egitim-ogretim yilinda Trakya Universitesi Tip Fakultesia#39;nin 1-4 siniflarinda okuyan ogrencilere Frontal Lob Kisilik Olcegi ve alkol kullanma aliskanliklarini belirlemeye yonelik bir anket uygulandi. Bulgular: Lojistik regresyon analizinde, ders disindaki zamanlarda bar, disko, kafe ya da kahvehaneye gitme (OR=1.920; palt;0.05), dinin onem duzeyi (OR=0.454; palt;0.001), alkol kullanan arkadas sayisi (OR=2.441; palt;0.001), alkol kullanmasi icin arkadaslarin israr duzeyi (OR=1.557; palt;0.01) ve durtusellik (OR=1.826; palt;0.001) degiskenlerinin ogrencilerin alkol kullanimi uzerinde etkili olduklari bulundu. Lojistik regresyon analizi ile YSAa#39;lar karsilastirildiginda, hiperbolik tanjant-hiperbolik tanjant fonksiyonlu ve hiperbolik tanjant-lojistik fonksiyonlu YSAa#39;larin ROC egrisi altinda kalan alanlarinin farkli olmadigi, fakat bu modellerin diger modellerin alanlarindan daha buyuk olduklari goruldu. Sonuc: Bu calismada YSAa#39;larin LRa#39;ye gore avantaj ve dezavantajlari goz onunde bulundurularak amaca gore siniflandirma ve modelleme calismalarinin yurutulmesi gerektigi, LR yonteminin onemsiz degiskenlerin elenmesi icin YSAa#39;da bir on eleme yontemi olarak kullanilabilecegi sonucuna varildi.

Futbolcularda Gövde ile İlgili Antropometrik Ölçüler ve Oranlar

Abstract: Amac: Sportif egzersizlerin vucut oranlari uzerindeki etkisi daima arastirilan bir konu olmustur Bu calismada gelisme surecindeki futbolcularda bazi vucut oranlari arastirildi Calisma Plani: Spor Yuksekokulunda okuyan 28 futbolcuda (ort yas 206) bazi antropometrik olcum teknikleri kullanilarak boy yuksekligi, oturma yuksekligi, biakromiyal genislik, bideltoid genislik, toraks genisligi, bikristal genislik, bispinal genislik, bitrokanterik genislik olcumleri yapildi Bulgular: Oturma yuksekliginin boya orani %5357 bulundu Omuz genisliklerinde, biakromiyal cap, bideltoid cap ve gogus genisligi sirasiyla 3688, 4357 ve 2864 cm olarak olculdu Pelvis genisliklerinden bikristal cap, bispinal cap ve bitrokanterik cap sirasiyla 2755, 2589 ve 3098 cm bulundu Sonuc: Antropometriyle ilgili kaynaklarda tanimlanan indeksler isiginda goze carpan ozellikler, futbolcularin uzun govdeli, akromio-iliyak indekse gore orantili bir govde yapisina sahip ve kalca indeksine gore de dar kalcali kisiler olmalaridir

Erythrocyte Arginase Activity in Lung Cancer Patients

Abstract: Objectives: We investigated blood erythrocyte arginase activity in lung cancer patients and the effect of cell type and extrapulmonary metastasis on this activity. Patients and Methods: The study included 46 lung cancer patients (mean age 63.1 years) and 29 healthy subjects (mean age 57.2 years). Erythrocyte arginase activity was determined with the use of the Geyer-Dabich method. Erythrocyte arginase activity was compared between patients with small cell lung cancer (n=15), non-small cell lung cancer (n=31), extrapulmonary metastases (n=23), and no metastasis (n=23). Results: Compared to healthy controls, erythrocyte arginase activity was significantly increased in all lung cancer patients (palt;0.01), and in patient groups with small cell lung cancer (palt;0.05), non-small cell lung cancer (palt;0.01), extrapulmonary metastases (palt;0.01), and no metastasis (palt;0.01). On the other hand, erythrocyte arginase activity did not differ significantly between patients with small cell lung cancer and non-small cell lung cancer, and between patients with and without extrapulmonary metastases. Conclusion: Our data suggest that, compared to healthy subjects, erythrocyte arginase activity is significantly increased in lung cancer patients, with no additional effect of cell type or extrapulmonary metastases. Turkish Baslik: Akciger Kanserli Hastalarda Eritrosit Arginaz Aktivitesi Anahtar Kelimeler: Arginaz/kan; akciger kanseri, kucuk hucreli disi; akciger kanseri, kucuk hucreli; eritrosit/kan; akciger neoplazileri; neoplazi metastazi Amac: Bu calismada, akciger kanserli hastalarda kanda eritrosit arginaz aktivitesi ve hucre tipi ve ekstrapulmoner metastazin bu aktiviteye etkisi incelendi. Hastalar ve Yontemler: Calismaya akciger kanserli 46 hasta (ort. yas 63.1) ve saglikli 29 birey (ort. yas 57.2) alindi. Eritrosit arginaz aktivitesi Geyer ve Dabich yontemi ile olculdu. Ayrica, kucuk hucreli akciger kanserli 15 hasta, kucuk hucreli disi akciger kanserli 31 hasta, ekstrapulmoner metastazi olan 23 hasta ve metastazi olmayan 23 hastanin eritrosit arginaz aktiviteleri karsilastirildi. Bulgular: Saglikli kontroller ile karsilastirildiginda, akciger kanserli tum hastalarin (palt;0.01), kucuk hucreli akciger kanserli hastalarin (palt;0.05), kucuk hucreli disi akciger kanserli hastalarin (palt;0.01), ekstrapulmoner metastazi olan (palt;0.01) ve olmayan (palt;0.01) hastalarin eritrosit arginaz aktiviteleri anlamli derecede yuksek bulundu. Ote yandan, kucuk hucreli ve kucuk hucreli disi akciger kanserli hastalar arasinda ve metastazi olan ve olmayan hastalar arasinda eritrosit arginaz aktivitesi yonunden anlamli farklilik gorulmedi. Sonuc: Akciger kanserli hastalarda eritrosit arginaz aktivitesinde sagliklilara gore anlamli bir artis oldugunu; ancak, hucre tipi veya ekstrapulmoner metastazin bu artis uzerinde etkisi olmadigini soyleyebiliriz.

Temporomandibüler Eklem Hareketlerinin İnklinometre ile Değerlendirilmesi

Abstract: Amac: Calismamizda, dijital elektronik inklinometre kullanarak, normal kisilerde temporomandibuler eklemin hareket acikligi (ROM) degerlerinin belirlenmesi ve bu eklem icin olcumlerde bir yontem gelistirilmesi amaclandi. Calisma Plani: Trakya Universitesi Tip Fakultesi'nde okuyan saglikli 30 erkek ogrenci (ort. yas 20.5) gonullu olarak deneye katildi. Son derece hassas ve hastalara kolay uygulanabilen bir alet olan elektronik dijital inklinometre ile temporomandibuler eklemin maksimum acilma, sag-sol ekskursiyon ve protraksiyon dereceleri belirlendi. Olcumler gunun ayni saatinde, ayni kisi tarafindan uc kez yapildi ve bulunan degerlerin ortalamasi hesaplandi. Yontem belirlemeyi amaclayan bir oncalisma oldugu icin yas ve cinsiyet farklari dikkate alinmadi. Bulgular: Olcumler sonucunda ortalama degerler olarak, agzin maksimum acilmasi 31.5o, sag ekskursiyon 5.0o, sol ekskursiyon 5.2o ve protraksiyon 13.9o bulundu. Sonuc: Literatur taramasinda inklinometre ile acisal degerleri olcen benzer bir calismaya rastlanmadi. Bulunan degerlerin ilgili tip dallari tarafindan, temporomandibuler eklem hastaliklarinin tani ve tedavi surecinde objektif olcut olarak kullanilabilecegini dusunuyoruz. Turkish Baslik: Temporomandibuler Eklem Hareketlerinin Inklinometre ile Degerlendirilmesi Anahtar Kelimeler: Biyomekanik; hareket acikligi, artikuler; referans degeri; temporomandibuler eklem/anatomi ve histoloji/ fizyoloji Amac: Calismamizda, dijital elektronik inklinometre kullanarak, normal kisilerde temporomandibuler eklemin hareket acikligi (ROM) degerlerinin belirlenmesi ve bu eklem icin olcumlerde bir yontem gelistirilmesi amaclandi. Calisma Plani: Trakya Universitesi Tip Fakultesi'nde okuyan saglikli 30 erkek ogrenci (ort. yas 20.5) gonullu olarak deneye katildi. Son derece hassas ve hastalara kolay uygulanabilen bir alet olan elektronik dijital inklinometre ile temporomandibuler eklemin maksimum acilma, sag-sol ekskursiyon ve protraksiyon dereceleri belirlendi. Olcumler gunun ayni saatinde, ayni kisi tarafindan uc kez yapildi ve bulunan degerlerin ortalamasi hesaplandi. Yontem belirlemeyi amaclayan bir oncalisma oldugu icin yas ve cinsiyet farklari dikkate alinmadi. Bulgular: Olcumler sonucunda ortalama degerler olarak, agzin maksimum acilmasi 31.5o, sag ekskursiyon 5.0o, sol ekskursiyon 5.2o ve protraksiyon 13.9o bulundu. Sonuc: Literatur taramasinda inklinometre ile acisal degerleri olcen benzer bir calismaya rastlanmadi. Bulunan degerlerin ilgili tip dallari tarafindan, temporomandibuler eklem hastaliklarinin tani ve tedavi surecinde objektif olcut olarak kullanilabilecegini dusunuyoruz.

The Relationship between Preoperative Plasma Total Antioxidant Capacity and Ischemia-Reperfusion Injury in Patients Undergoing Coronary Artery Bypass Surgery

Abstract: Objectives: Oxidative stress has been implicated in the occurrence of myocardial injury during ischemia-reperfusion. The aim of this study was to investigate the effect of basal total antioxidant capacity (TAOC) on ischemiareperfusion injury. Patients and Methods: Blood samples were taken from the coronary sinus of 21 patients prior to coronary bypass (basal), at the end of ischemia, five minutes after the removal of the cross clamp (early reperfusion), and 15 minutes after the removal of the lateral clamp (late reperfusion). The levels of TAOC, lipid peroxide (LPO), and lactate dehydrogenase (LDH) were determined. The patients were divided into two groups as follows: group I included 10 patients (8 males, 2 females, mean age 57 years) with TAOC alt;%60 and group II included 11 patients (10 males, 1 female, mean age 53 years) with TAOC age;%60. Results: The levels of LDH and LPO increased, while those of TAOC were suppressed in both groups throughout surgery. The levels of LDH and LPO were higher in group I than those of group II. The TOAC levels in group I were invariably and significantly lower than those of group II (for basal, ischemia, early reperfusion periods, palt;0.001; late reperfusion, palt;0.05). Inverse relationships were found between the basal TOAC and LPO at all the periods, and with LDH in the late reperfusion period. Conclusion: Our data suggest that basal TAOC values may be associated with ischemia-reperfusion injury and the degree of ensuing myocardial damage. Turkish Baslik: Koroner Arter Bypass Cerrahisi Oncesindeki Plazma Total Antioksidan Kapasite Duzeylerinin Iskemi-Reperfuzyon Hasari Ile Iliskisi Anahtar Kelimeler: Antioksidan/metabolizma; biyolojik marker; koroner arter bypass; lipid peroksidasyonu; miyokard iskemisi/ metabolizma; miyokard reperfuzyon hasari/metabolizma; oksidatif stres Amac: Miyokardiyumda iskemi-reperfuzyon sirasinda olusan hasarin oksidatif stresten kaynaklandigi ileri surulmektedir. Bu calismada bazal total antioksidan kapasite (TAOK) duzeyinin iskemi-reperfuzyon hasarina olan etkisi incelendi. Hastalar ve Yontemler: Koroner bypass ameliyati uygulanan 21 hastanin koroner sinuslerinden koroner bypass baslamadan once (bazal durum), iskemi sonunda, capraz klemp kaldirildiktan bes dakika sonra (erken reperfuzyon) ve yan klemp kaldirildiktan 15 dakika sonra (gec reperfuzyon) kan ornekleri alindi. Total antioksidan kapasite, lipid peroksit (LPO) ve laktat dehidrogenaz (LDH) duzeyleri olculdu. Hastalar bazal TAOK duzeyine gore iki gruba ayrildi: TAOK degeri %60a#39;dan dusuk bulunan 10 olgu grup Ia#39;i (8 erkek, 2 kadin; ort. yas 57), %60 veya uzeri olan 11 olgu grup IIa#39;yi (10 erkek, 1 kadin; ort. yas 53) olusturdu. Bulgular: Ameliyat suresince her iki grupta da LDH ve LPO duzeyleri ameliyat doneminde artarken, TAOK duzeylerinin baskilandigi goruldu. Grup Ia#39;de LDH ve LPO salinimi grup IIa#39;den fazla idi. Ameliyat oncesi ve ameliyat suresince TAOK duzeyleri grup Ia#39;de grup IIa#39;den anlamli derecede dusuk bulundu (ameliyat oncesi, iskemi ve erken reperfuzyon donemleri icin palt;0.001, gec reperfuzyon donemi icin palt;0.05). Bazal TAOK ile LPO arasinda tum evrelerde, LDH ile gec reperfuzyon doneminde negatif iliski goruldu. Sonuc: Ameliyat oncesindeki dusuk TAOK degerlerinin iskemi-reperfuzyon hasari ve miyokard hasarinin siddetiyle iliskili oldugu sonucuna varildi.

The Effect of Neuromuscular Electrical Stimulation on Shoulder Subluxation in Stroke Patients

Abstract: Objectives: In this study we investigated the effect of neuromuscular electrical stimulation (NMES) on shoulder subluxation in stroke patients. Patients and Methods: We included 20 acute and chronic stroke patients (9 females, 11 males; mean age 58.32aplusmn;11.07 years; range 42 to 78 years) into the study. The mean duration of disease was 5.47aplusmn;3.17 months (range 2 to 12 months). Neuromuscular electrical stimulation was applied to the shoulders with subluxation for 25 minutes daily for four weeks. Evaluations were made before and after treatment with regard to range of motion of the shoulder, subluxation measured on radiographs, Brunnstrom levels, Ashworth scale, Functional Independence Measure, pain, and patient satisfaction. Results: After the treatment, statistically significant improvements were achieved in active and passive flexion, abduction, external and internal rotation; however, the numeric decrease in subluxation was not statistically significant. Functional Independence Measure scores, personal care levels, Brunnstrom scale scores, and the severity of pain improved significantly. Conclusion: Considering it favorable effects, NMES may be a part of rehabilitation process for shoulder subluxation in stroke patients. Turkish Baslik: Inmeli Olgularin Sublukse Omuzlarinda Kas-Sinir Elektrik Uyariminin Etkinligi Anahtar Kelimeler: Elektrik stimulasyonu tedavisi; hareket acikligi, eklem; inme/rehabilitasyon; omuz cikigi/rehabilitasyon; omuz eklemi/rehabilitasyon Amac: Bu calismada, kas-sinir elektrik uyariminin (KSEU) inmeli olgularda omuz subluksasyonu uzerine olan etkinligi arastirildi. Hastalar ve Yontemler: Akut ve kronik evreli inmesi olan 20 hasta (9 kadin, 11 erkek; ort. yas 58.32aplusmn;11.07; dagilim 42-78) calismaya alindi. Olgularda ortalama hastalik suresi 5.47aplusmn;3.17 ay (dagilim 2-12 ay) idi. Sublukse omuzlara KSEU dort hafta sureyle 25 dakika/gun uygulandi. Olgular tedavi oncesi ve sonrasinda omuz eklem hareket acikliklari, omuz grafilerinde subluksasyon olcumleri, Brunnstrom evreleme, Ashworth skalasi, fonksiyonel bagimsizlik olcutu kullanilarak ve agri siddeti ve hasta memnuniyeti acisindan degerlendirildi. Bulgular: Tedavi oncesine gore, tedavi sonrasinda aktif ve pasif olarak olculen fleksiyon, abduksiyon, dis ve ic rotasyon derecelerinde istatistiksel olarak anlamli artis elde edildi. Subluksasyon olcumlerindeki sayisal azalmanin anlamli olmadigi goruldu. Fonksiyonel bagimsizlik olcutu, bunun alt birimi olan kisisel bakim, Brunnstrom degerlendirmesi ve agri sorgulamasinda anlamli iyilesme izlendi. Sonuc: Kas-sinir elektrik uyarimi, olumlu etkileri goz onune alindiginda, inmeli omuzlarda rehabilitasyon surecinin bir parcasi olabilir.

The Use of Sleep Electroencephalography in Sleep Laboratories and Neurological Practice

Abstract: Sleep electroencephalography (EEG) is an important activation method for the identification of epileptiform discharges. EEG is also a useful tool in scoring sleep stages, and in showing the relationship between sleep disorders and sleep stages. This article reviews application of sleep EEG in sleep laboratories and addresses its role as an activation method in showing epileptiform discharges in neurological practice. Turkish Baslik: Uyku Elektroensefalografisinin Uyku Laboratuvarlarinda ve Noroloji Pratiginde Kullanimi Anahtar Kelimeler: Elektroensefalografi; epilepsi; polisomnografi; nobet; uyku; uyku bozukluklari; video kaydi Uyku elektroensefalografisi (EEG) uykuda gelisen epileptiform desarjlari belirlemede onemli bir aktivasyon yontemidir. Ayrica EEG, uyku laboratuvarlarinda polisomnografi kayitlarinda uyku evrelerini skorlamada ve uyku hastaliklari ile uyku evreleri arasindaki iliskiyi gostermede degerli bir yontemdir. Bu yazida, uyku EEGa#39;sinin uyku laboratuvarlarinda kullanimi ve noroloji pratiginde epileptiform desarjlari gostermede bir aktivasyon yontemi olarak uygulanmasi irdelendi.

Conventional and Contrast-Enhanced MR Angiographic Techniques for the Interpretation of Cerebral Aneurysms and Vascular Malformations

Abstract: In this review, we evaluated identification of intracranial aneurysms and intracranial vascular malformations such as arteriovenous malformations and cavernous angiomas and venous anomalies by conventional and contrast magnetic resonance angiography, together with the merits and demerits of these techniques. Turkish Baslik: Serebral Anevrizma ve Vaskuler Malformasyonlarin Degerlendirilmesinde Konvansiyonel ve Kontrastli MR Anjiyografi Teknikleri Anahtar Kelimeler: Serebrovaskuler hastalik/tani; intrakranyal anevrizma/tani/radyografi; intrakranyal arteryovenoz malformasyon/ tani/radyografi; manyetik rezonans anjiyografi Bu makalede, intrakranyal anevrizma ve arteryovenoz malformasyon, kavernoz anjiyom ve venoz anomaliler gibi intrakranyal vaskuler malformasyonlarin konvansiyonel ve kontrastli manyetik rezonans anjiyografi teknikleriyle taninmasi ve bu tekniklerin belirtilen durumlarda avantaj ve dezavantajlari degerlendirildi.

Effort Restriction in Cases with Chronic Obstructive Pulmonary Disease

Abstract: Patients with chronic obstructive pulmonary disease usually manifest decreases in functional capacity, endurance time at submaximal exercise, and maximal exercise performance compared to age- and sex-matched healthy individuals. The main pathophysiologic changes in this disease are obstruction of expiratory airways and/or pathologic alterations in the lung parenchyma. Many factors are associated with decreased exercise tolerance, including increased airway resistance, inadequate ventilation, increased elastic loading of ventilation, hyperinflation, gas exchange abnormalities, mechanical weakness of respiratory muscles, and varying degrees of disturbances in the central and peripheral nervous systems due to hypoxic response. Skeletal muscles also undergo pathological changes similar to those in ventilation muscles. All these result in decreases in functional capacity and exercise tolerance, giving rise to dyspnea during minimal activity and even at rest. In order to break this vicious circle, supporting rehabilitation programs have to be combined with medical treatment. Turkish Baslik: Kronik Obstruktif Akciger Hastaligi Olan Olgularda Efor Kisitliligi Anahtar Kelimeler: Solunum egzersizi; egzersiz testi; egzersiz terapisi; egzersiz toleransi/fizyoloji; akciger hastaligi, obstruktif/ fizyopatoloji; kas zayifligi/etyoloji; solunum mekanigi; solunum kaslari/patoloji Kronik obstruktif akciger hastaligi olan olgularin fonksiyonel kapasiteleri, submaksimal egzersizlerdeki dayaniklilik sureleri ve maksimal egzersiz performanslari, ayni yas ve cinsteki kisilerle karsilastirildiginda genellikle azalmistir. Bu hastalikla ilgili temel fizyopatolojik degisiklikler, ekspiratuvar hava akiminda obstruksiyon ve/veya akciger parenkimindeki patolojik degisikliklerdir. Hava yolu direncinin artmasi, verimsiz ventilasyon, solunumun elastik yukunun artmasi, hiperenflasyon, gaz degisim anomalileri ve mekanik olarak solunum kaslarinin gucsuzlugu, merkezi ve periferik sinir sisteminde hipoksik yanitla ilgili degisik derecelerdeki bozukluklar, egzersize toleransin azalmasina yol acmaktadir. Iskelet kaslarinda da solunum kaslarina benzer sekilde patolojik degisiklikler gozlenmistir. Zamanla fonksiyonel kapasite ve egzersiz toleransi azalir, bunlara bagli olarak hafif duzeyde bir aktivite sirasinda, hatta istirahat sirasinda dahi dispne gelisir. Bu kisir dongunun kirilmasi icin tibbi tedavinin yaninda mutlaka destekleyici rehabilitasyon programlari uygulanmalidir.

The Measurement of Temporomandibular Joint Mobility With an Inclinometer

Abstract: Amac: Calismamizda, dijital elektronik inklinometre kullanarak, normal kisilerde temporomandibuler eklemin hareket acikligi (ROM) degerlerinin belirlenmesi ve bu eklem icin olcumlerde bir yontem gelistirilmesi amaclandi. Calisma Plani: Trakya Universitesi Tip Fakultesia#39;nde okuyan saglikli 30 erkek ogrenci (ort. yas 20.5) gonullu olarak deneye katildi. Son derece hassas ve hastalara kolay uygulanabilen bir alet olan elektronik dijital inklinometre ile temporomandibuler eklemin maksimum acilma, sag-sol ekskursiyon ve protraksiyon dereceleri belirlendi. Olcumler gunun ayni saatinde, ayni kisi tarafindan uc kez yapildi ve bulunan degerlerin ortalamasi hesaplandi. Yontem belirlemeyi amaclayan bir oncalisma oldugu icin yas ve cinsiyet farklari dikkate alinmadi. Bulgular: Olcumler sonucunda ortalama degerler olarak, agzin maksimum acilmasi 31.5aordm;, sag ekskursiyon 5.0aordm;, sol ekskursiyon 5.2aordm; ve protraksiyon 13.9aordm; bulundu. Sonuc: Literatur taramasinda inklinometre ile acisal degerleri olcen benzer bir calismaya rastlanmadi. Bulunan degerlerin ilgili tip dallari tarafindan, temporomandibuler eklem hastaliklarinin tani ve tedavi surecinde objektif olcut olarak kullanilabilecegini dusunuyoruz. Turkish Baslik: Temporomandibuler Eklem Hareketlerinin Inklinometre ile Degerlendirilmesi Anahtar Kelimeler: Biyomekanik; hareket acikligi, artikuler; referans degeri; temporomandibuler eklem/anatomi ve histoloji/ fizyoloji Amac: Calismamizda, dijital elektronik inklinometre kullanarak, normal kisilerde temporomandibuler eklemin hareket acikligi (ROM) degerlerinin belirlenmesi ve bu eklem icin olcumlerde bir yontem gelistirilmesi amaclandi. Calisma Plani: Trakya Universitesi Tip Fakultesia#39;nde okuyan saglikli 30 erkek ogrenci (ort. yas 20.5) gonullu olarak deneye katildi. Son derece hassas ve hastalara kolay uygulanabilen bir alet olan elektronik dijital inklinometre ile temporomandibuler eklemin maksimum acilma, sag-sol ekskursiyon ve protraksiyon dereceleri belirlendi. Olcumler gunun ayni saatinde, ayni kisi tarafindan uc kez yapildi ve bulunan degerlerin ortalamasi hesaplandi. Yontem belirlemeyi amaclayan bir oncalisma oldugu icin yas ve cinsiyet farklari dikkate alinmadi. Bulgular: Olcumler sonucunda ortalama degerler olarak, agzin maksimum acilmasi 31.5aordm;, sag ekskursiyon 5.0aordm;, sol ekskursiyon 5.2aordm; ve protraksiyon 13.9aordm; bulundu. Sonuc: Literatur taramasinda inklinometre ile acisal degerleri olcen benzer bir calismaya rastlanmadi. Bulunan degerlerin ilgili tip dallari tarafindan, temporomandibuler eklem hastaliklarinin tani ve tedavi surecinde objektif olcut olarak kullanilabilecegini dusunuyoruz.

Comparison of Recovery Criteria Following Anaesthesia with Sevoflurane and Isoflurane in Geriatric Patients

Abstract: Objectives: The aim of this study was to compare the effects of volatile anesthetics, sevoflurane and isoflurane, on recovery criteria in geriatric patients. Study Design: Forty ASA I-II patients at the age of 65 years or above, who were planned for elective urological or gynecological operation were randomized to two groups equal in number. Each group received 0.06 mgkg-1 intramuscular midazolam for premedication, and intravenous 1.5 mgkg-1 propofol, 0.6 mgkg-1 atracurium besylate, and 500 amicro;g alfentanil for induction. Anesthesia was maintained with approximately 1 MAC isoflurane in group I, and 1 MAC sevoflurane in group II, and, when necessary, intravenous 0.1 mgkg-1 atracurium. Recovery criteria included spontaneous eye opening, extubation, verbal response, and orientation times at the end of operation. Results: Compared to the isoflurane group, durations of spontaneous eye opening (p=0.0002), extubation (p=0.0002), verbal response (p=0.0001), and orientation (p=0.0001) were significantly shorter in the sevoflurane group. Conclusion: We concluded that sevoflurane anesthesia is more advantegous over isoflurane in geriatric patients. Turkish Baslik: Geriyatrik Hastalarda Sevofluran ve Isofluranin Derlenme Kriterleri Uzerine Etkilerinin Karsilastirilmasi Anahtar Kelimeler: Yaslilik; anestezi, derlenme donemi; anestetik, inhalasyon; isofluran/farmakoloji/ilac etkisi; sevofluran/farmakoloji/ ilac etkisi Amac: Bu calismada, geriyatrik hastalarda volatil anesteziklerden sevofluran ve isofluranin derlenme kriterleri uzerine etkileri karsilastirildi. Calisma Plani: Elektif urolojik ve jinekolojik cerrahi girisim planlanan ASA I-II grubundan 65 yas ve uzeri 40 hasta rastgele esit sayida iki gruba ayrildi. Tum olgularin premedikasyonu intramuskuler 0.06 Mgkg-1 midazolam, anestezi induksiyonu intravenoz 1.5 mgkg-1 propofol, 0.6 mgkg-1 atrakuryum besilat ve 500 amicro;g alfentanil ile gerceklestirildi. Anestezi idamesi grup Ia#39;de 1 MAC isofluran, grup IIa#39;de 1 MAC sevofluran ve gerektikce intravenoz 0.1 Mgkg-1 atrakurium ile surduruldu. Ameliyat sonunda her iki grupta da derlenme kriterleri olarak belirlenen spontan goz acma, ekstubasyon, sozel yanit ve oryantasyon sureleri kaydedildi. Bulgular: Sevofluran grubunda, isofluran grubuna gore spontan goz acma (p=0.0002), ekstubasyon (p=0.0002), sozel yanit (p=0.0001) ve oryantasyon (p=0.0001) sureleri anlamli derecede kisa bulundu. Sonuc: Geriyatrik olgularda sevofluranin derlenme kriterleri acisindan isoflurana gore daha avantajli oldugu kanisina varildi.

The Accessory Head of the Biceps Brachii Muscle Originating From the Brachialis Muscle: A Case Report

Abstract: An accessory head of the biceps brachii muscle was found in the left arm of a 65-year-old male cadaver during routing dissection studies. It originated from the brachialis muscle and medial intermuscular septum. The arterial supply was provided by a short muscle branch of the brachial artery and its neural innervation by a short thin branch of the musculocutaneus nerve. In general, the accessory head originates from the upper-medial component of the brachialis muscle, whereas it stemmed from the lower-medial component in this case. Turkish Baslik: Kolda Brakiyalis Kasindan Koken Alan Biseps Kasinin Aksesuvar Basi: Olgu Sunumu Anahtar Kelimeler: Kol/anatomi ve histoloji/anormallik; brakiyal arter/patoloji; kas, iskelet/anormallik Rutin diseksiyon calismalari sirasinda 65 yasinda bir erkek kadavranin sol kolunda biseps kasinin bir aksesuvar basina rastlandi. Bu olusum brakiyalis kasindan ve medial intermuskuler septumdan koken aliyordu. Beslenmesi brakiyal arterden gelen kisa muskuler bir dal ile saglanmaktaydi. Innervasyonunu ise muskulokutanoz sinirden kisa ayrilan ince bir dal gerceklestirmekteydi. Aksesuvar basin genellikle brakiyalis kasinin ust-ic kismindan kaynaklandigi bilinmektedir; olgumuzda ise alt-ic kisimdan kaynaklanmaktaydi.